Son Hazine borçlanması dikkatli yorumlanmalı
Salı günü yapılan ihalelerde Hazine itfasından az borçlandı. Aslında buna şaşırmamak gerek. Krize kadar Hazine'nin borç çevirme oranı yüzde 75 - 80 ler civarındaydı.
Bu olumlu resmin arkasında en önemli etken IMF programı beklentisiydi. Başta yabancılar olmak üzere yatırımcıların çoğu programın en kısa zamanda yapılacağına inanıyorlardı. Bu beklentileri, bozulan bütçe nakit dengelerini bir süre için görmemezlikten gelmelerine yardımcı oluyordu.
Son ihalede öncekilerden farklı bir durum oluştu.
İhale edilen iki kâğıttan biri olan 20 ay vadeli kâğıda ilgi vardı. Piyasa yapıcılar 11.5 milyar lira gibi yüksek bir miktarı rekabetçi olmayan teklif (ROT) sundular. Yani normal ihalede oluşacak ortalama faizi kabul ettiklerini belirttiler.
Ancak, normal ihaleye gelen teklif azdı.Yanı sıra teklif edilen minimum faiz yüzde 11.5 iken maksimum faiz yüzde 27.7 oldu. Aradaki fark oldukça büyük. Bu fark yatırımcıların faiz ve risk algılamalarının farklılaşmaya başladığının gösteriyor olabilir.
Daha sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için kâğıdın bir ay önce ihaleye çıktığındaki tekliflere bakmakta yarar var. Mayıs ayında, piyasa yapıcılar 28.7 milyar lira ROT vermişler. Ayrıca, geçen ihalede minimum faiz yüzde 11.46; maksimum faiz yüzde 1 3.34 olmuş. Aradaki fark çok büyük değil. O günlerdeki risk algılaması bugünden farklı.
Salı günü Hazine anılan kâğıdın yanı sıra bir de dört yıllık tahvil ihraç etti. Bu kâğıda gelen teklif oldukça düşük. Daha çok yabancıların ilgi gösterdiği bu kâğıdın benzerlerine, geçen aylarda gelen teklifler daha fazla.
Her nekadar bir ihaleden sonuç çıkarıp geleceğe yönelik yorum yapmak kolay olmasa da, gelişmelere dikkat etmekte yarar var.
Uzun vadeli kâğıdı bugüne kadar genellikle yabancılar satın alıyorlardı. Teklifin azalması onların iştahında, risk değerlemelerinde bir değişimin işareti olabilir. Öncelikle kendi ülkelerinde durumlar çok parlak değil. Dünya Bankası, OECD ve Avrupa Merkez Bankası'nın son yayımladığı raporlar krizin geldiği yer açısından olumlu sinyaller vermiyorlar.
Yanı sıra bizdeki ortamda çok net değil. Her iki enstrümana az teklif gelmesinin bir nedeni bütçe nakit dengesinde görülen hızlı bozulma. Ayrıca, bozulmanın devam edeceğinin artık ortak bir görüş olması. Çünkü ekonomideki küçülme beklentileri artık yüzde 5'lerin üzerine çıktı. Daha fazlası olabilir mi diye konuşuluyor. Doğaldır çünkü küçülme bütçeyi olumsuz etkileyecektir. Borçlanma ihtiyacını, faizleri artıracaktır.
Bir de artık Leyla ile Mecnun hikâyesine benzeyen bir IMF programı var. İki taraf Bodrum'da buluşuyor. Uzun uzun konuşuyorlar. IMF Türkiye Masası Şefi'nin Ankara'ya gideceği haberi etrafa yayılıyor. Piyasalar birden canlanıyor. Daha sonra IMF yetkilisinin ülkesine gittiği anlaşılıyor.
Diğer bir deyimle, beklenti yönetiminde ciddi bir sorun var. Artık yatırımcılar uzayan aşk hikâyesinden sıkılmaya başladılar. Net bir resim görmek istiyorlar. Çünkü önümüzdeki aylarda Hazine'nin borç geri ödeme takvimi sıkışacak. Sorun Merkez Bankası'nın üç aylık repodan vereceği kaynaklarla aşılabilecek kadar basit değil. Ayrıca Merkez Bankası'nın da 2010 yılında faiz yükseltebileceği tartışılıyor.
Artık yeni Hazine finansman programını, arkasında sağlam bir programla beraber, bir an önce açıklamakta yarar var.
Bu arada ne ilgisi var bilmiyorum ama, bir raslantı(!) bana birden 2002 yılının sonbaharını çağrıştırdı: IMF Birinci Başkan Yardımcısı Bodrum'da TÜSİAD toplantısında konuşma yaparken, ABD Büyükelçisi de televizyonda, Irak'tan çekilme sırasında Türk limanlarını ve havaalanlarını kullanabilmek için görüşmeler yaptıklarını ifade ediyordu.
Hakan Özyıldız - 26.06.2009