'Bürokraside devrim'

Akşam Gazetesi'nin haberine göre yetkililer, kamu personel sisteminde devrim
sayılabilecek bir çalışma yapıyormuş. "Mevcut memurluk sistemi, siyasi iktidarın daha iyi hizmet üretebilmesi için Yürütme Memurluğu ve Devlet Memurluğu adı altında iki parçalı bir yapıya dönüştürülecek"miş. Müsteşarlar, genel müdürler ve üst kurul üyeleri gibi üst düzey bürokratlar, iktidar değişince görevleri otomatik olarak son bulacakmış.
Önce memur kimdir ona bakalım. Kamu çalışanının İngilizce karşılığı "civil servant" tır. Türkçesi, devlette çalışanlar kamunun hizmetkârıdır anlamına geliyor. Tanım, memurun asıl işinin halka hizmet olduğuna vurgu yapıyor. Fransızca'da memurun karşılıklarından birisi "fonctionnaire"dir. Yani fonksiyonu olan çalışan.
Bizdeki memur kelimesinin tam açılımı ise "amire itaat eden" demektir. Her zaman bir emir veren vardır ve belirleyici olan ne halka hizmetkârlık anlayışıdır ne de fonksiyonu olan çalışan.
Gerçekten bir devrim yapılacaksa memurları ikiye bölmek yerine; emir alan olmaktan çıkarıp halka hizmet eden, fonksiyonu olan çalışanlar konumuna getirmek gerekiyor.
Habere göre düşünülen "devrim" aslında bu amaca hizmet ediyormuş izlenimi veriyor. Üst düzey memurlar nasıl olsa hükümetlerle beraber gelip gidiyorlar. O zaman bunu yasallaştırmak kadar doğal ne olabilir? Zaten yanlış olan da burası. Sisteme dinamit yerleştirilmek yerine daha kalıcı bir yapı düşünülmeli.
Önce "dinamitten" ne kastettiğimi açayım. Eğer üst bürokrasi hükümetlerle değişmeye başlarsa devlette yükselmeyi amaçlayan bir memur, hemen bir partiye üye olarak başvuracak, böylece devletin memuru, kamunun hizmetkârı değil partinin militanı olacaktır. Parti militanlarıyla dolmuş kamu kurumlarında daha ilk günden siyasi yapılanmalar oluşacak ve devlette kurumsallaşma baltalanacaktır. Bir kurumda uzmanlıklar değil parti üyelikleri esas olacaktır. Devletteki değil; partilerdeki ast-üst ilişkileri öne çıkacaktır.
Yanı sıra üst kurullar da bu değişime tabi olacaklarsa onların da bağımsızlığı kalmayacak. Gelin şu işe kısa ve doğrudan bir çözüm bulalım ve bu kurulları kapatıp yetkilerini yeniden ilgili bakanlıklara verelim. Türkiye, özellikle siyasi yapı, bağımsız kurulları sevmedi, istemiyor. Hükümetle değişen kurul üyesi nasıl bağımsız olabilir? Kararlarını teknik değil siyasi önceliklerle alan kurul üyelerinin kurumlara ve yetkili oldukları sektörlere açtıkları sorunları ne çabuk unuttuk?
Eğer gerçekten bir devrim yapılacaksa, örneğin, İngiliz sisteminde olduğu gibi çok siyasi olduğu düşünülen revlere hakan yardımcısı olarak milletvekilleri atanabilir. Ancak, bu durumda kurumlarda bürokrasiyi temsil eden, karar almada çok etkin olan daimi müsteşarlar, genel müdürler olmalıdır. Kararlar siyasi bakan yardımcıları ile daimi devlet memurlarının beraber çalışmalarının bir sonucu olmalıdır. Böylelikle siyasetin kamu kurumlarında kalıcı tahribat açmasının önüne geçilmiş olur.
Unutmamak gerek, hükümetler devlet kurumlarında çok kapsamlı değişikliği iki nedenle yaparlar: Birincisi bir darbeden, olağanüstü durumdan sonra işbaşına gelmişlerdir. İkincisi, asıl amaçları kısa dönemde kamu kaynaklarını yandaşlarına aktarabilmek için bürokratik bir direnişle karşılaşmak istemiyorlardır.
Umarım haber doğru değildir. Doğruysa, konuyu bir kere daha düşünmekte büyük yarar var.,

hozyildiz@htgazete.com.tr


Hakan Özyıldız - 28.06.2009
Toplam Ziyaretçi: 15456