Küçülmenin dayanılmaz sonucu: İşsizlik
İlk çeyrek büyüme rakamları açıklandı. Sonuç tarihsel bir rekor.
Mahalli idare seçimleri nedeniyle artan kamu tüketimi ve yatırımı da olmasa ekonomi daha da küçülürdü. Özel kesimin yatırımları ve tüketimindeki düşüşler büyük. Ticaret ve inşaat sektörlerindeki küçülme belirleyici etki yaratmış. Buna karşılık bankaların durumu olumlu.
Bu rakamlar yıl sonu büyüme ve işsizlik büyüklüklerini de etkiler. Tahminen 2009 yılı küçülmesi yüzde 6, işsizlik yüzde 17 civarında olacaktır.
Önce diğer ülkelerin 2009 yılının ilk üç ayındaki büyüme performansına bakalım. Gazetemizin 6. sayfasındaki tabloda görüleceği üzere bizden kötü olan ülkeler Latvia ve Estonya. Yunanistan, Arjantin, Brezilya, Hindistan, Polonya ve Romanya ekonomileri krize rağmen büyümüşler.
Ekonomimizdeki performansın bu kadar kötü olmasının iç ve dış nedenlerine bakalım.
Dışarıdaki sorun biliniyor: Kriz. Uzmanlar yaşanmakta olan krizin 1929 Büyük Buhranı'ndan sonraki en derin kriz olduğunda uzlaşıyor. Bizi ilgilendiren yanı Avrupa pazarında yaşanmakta olan durgunluk. Bilindiği gibi bizim ihracatımızın yaklaşık yüzde 70'i AB ülkelerine. Avrupa ekonomileri canlanmadıkça ihracatımız ve turizm gelirlerimizde azalmalar yaşanacak. Turizm gelirleri açısından Rusya'nın ekonomik performansı da önemli. Turist sayısı çok azalmasa bile harcamalarında önemli tutarlarda azalama olacağı için, hem döviz gelirlerimizde azalma olacak, hem de büyüme performansımız etkilenecek.
Türkiye'de ekonominin büyümesi reel sektörün ve hanehalkının yatırım ve tüketim harcamalarına bağlı. Büyümeye en büyük katkıyı özel kesimin harcamaları yapıyor. Bu kadar küçülen ekonomiyi tekrar büyütebilmek için harcamaların kaynağını, fonlanma yöntemini bulmak lazım.
Şirketlerin harcamalarını artırabilmeleri iç ve dış satış gelirlerini artırabilmelerine bağlı. Dışarıdaki durumu yukarıda özetledim. içerideki satıları artırabilmek için tüketicinin ya gelirlerinin artması lazım ya da borçlanma olanaklarının devam etmesi gerekiyor.
Bu bağlamda kredi gelişmelerine bir göz atalım. Toplam kredilerin son altı yıldaki artışı yüzde 657 olmuş. Ancak, Eylül 2008 - Mart 2009 arasındaki kredi gelişmeleri tersine bir duruma işaret ediyor. Tüketici kredileri yüzde 2.8 azalmış. Kredi kartlarının tutarı artmamış. işletme kredileri sadece yüzde 8 civarında artmış.
Bu durumda hanehalkının gelirlerini artırabilmeleri olası değilse, kredilendirme olanakları da eskisi kadar bonkör olmazsa, geçmiş yıllardaki büyüme performansını yakalamak olanaksız.
Pekiii... O zaman işsiz gençlere, annelere, babalara ne diyeceğiz? Haziran'da mezun olan öğrencilerime cevap vermekte, iş arayanlara yardımcı olmakta çok zorlanıyorum. Bazıları şimdiden umutlarını yitirmişler.
Küçülmenin işsizlikten sonraki ikinci olumsuz etkisi, kamu dengelerinde görülecek. Gelirler beklenenden daha fazla azalacak, borçlanma baskısı artacak. Hazine'nin dışlama etkisi ve reel faizlerin düşmemesi nedeniyle yatırımlarda, yakın gelecekte, istenen olumlu gelişme olamayacak.
Gelin artık mert olun. Sorun sosyal huzursuzluğa dönüşmeden; gerçeklerden kaçmadan, gündemi saptırmak için çeşitli politik oyunlar oynamak yerine, milyonlarca gencin geleceğini hazırlamak için projeler üretin. işsizlik, gençlerin mesleki eğitimi, gelir dağılımındaki artan adaletsizlik, kendi kendini besleyen yoksullukla mücadele yollarını tartışın.
iş işten geçmeden...
Hakan Özyıldız - 02.07.2009