Merkez Bankası faizleri ve büyümeye etkisi
Merkez bankalarının son krizde işi çok zorlaştı. Bir yanda finansal sistemin ihtiyaçları, diğer taraftan ekonomik büyümeyi destekleme gereği. İlgilenenlerin dikkatini çekmiştir, son aylarda hiç kimse merkez bankalarının asıl görevinin büyüme mi yoksa fiyat istikrarı mı veya finansal sistemin sağlıklılığı mı olduğunu tartışmıyor. Ne kadar gerekli olduğu çok irdelenmeden "acil tedbirlerin" hızla alınması isteniyor.
Benzeri bir durum bizim Merkez Bankası'nın kararları konusunda da gözleniyor. Başkan ekonominin bulunduğu yeri tarif etmeye çalışırken "tünel ışığı" üzerinden mesaj vermeye çalışıyor. Ama faizler konusunda kesin bir söylemi yok. Doğru olanı yapıyor.
Bununla beraber, geçtiğimiz günlerde ihracatçılar faiz indiriminin devam etmesi gerektiğini, buna karşı görüş belirten faiz/IMF lobisine karşı tavır alacaklarını söylediler. Yanı sıra banka yetkilileri de faiz indirimi için yerleri olduğu öngörüsünde bulundular.
Modern merkez bankacılığında, özellikle enflasyon hedeflemesi uygulamasında, beklentileri yönetmek başarının anahtarıdır. Bu konuda "esas oğlan" rolünü başkanlar oynar. Para politikası kurul üyeleri geleceğe yönelik faizler konusunda çok yorum yapmazlar. Nasıl hâkimler "ihsası rey" de (kararını önceden belli etme) bulunamazlarsa, PPK üyeleri de gelecekteki faizler konusundaki söylemlerinde çok dikkatli olmak zorundadırlar. Ancak, teknik konular ve teorik tartışmalarda da başkanı yalnız bırakmazlar.
Bu tür söylemlerin, faiz indirimi beklentilerinin ekonomiye etkisi olacağı kesin. Özellikle Hazine kâğıtlarına yatırım yapanlar çok mutlu olacaklardır.
Herhalde onlar daha mutlu olsunlar diye faizler düşürülmüyordur? Merkez Bankası'nın büyüme hedefi yoksa faizlerin nereye kadar indireceğini belirleyen, enflasyondaki düşüş olacaktır. Ekonominin yüzde 14 düzeyinde küçüldüğü, dışarıdaki krizin sonlanmadığı bir ortamda fiyatların yükselmesini beklemek zordur.
Buna karşılık faiz indirimleri ekonomik canlanmaya ne kadar yardımcı olabileceğine de bakmak gerekir.
Türkiye ekonomisinde, özel sektörün (şirketler ve hanehalkı) yatırım ve tüketim harcamalarının büyümeye katkısı büyüktür. Kamu kesiminin büyümeye katkısı çok değildir. Öyleyse, bir şekilde şirketlerin ve biz tüketicilerin harcamalarının çoğaltmasını sağlamak zorundayız.
Tüketiciler olarak harcayabilecek paramız artarsa tüketimimiz artar. Harcanabilir gelirimizin artması için ya maaş ve ücretlerimiz artacak veya daha az vergi vereceğiz. Ayrıca borcumuzun da çok olmaması gerekir.
Yakın gelecekte maaşların artması ve vergilerin azalması, bütçe açığının artmasına yol açacağından pek olası değil. Kamu borçlanmasını ve faizleri olumsuz etkiler.
Ücretler artar mı derseniz şirketlerin ihracatlarına ve iç satışlarına bakmak gerek. Eğer şirket maliyetlerini fiyatlara yansıtabiliyor ve satışları azalmıyorsa çalışanına destek olmayı düşünebilir. Bence ekonominin içinde bulunduğu durum bu konuda da şimdilik pozitif görünmüyor.
O zaman tek seçenek, son altı yılda olduğu gibi daha fazla borçlanmak olabilir. Aslına bakarsanız faizlerin indirilmesini isteyenlerin, büyüme açısından, öngörüsü de bu. Onlara göre, düşen faizler daha ucuz ve kolay borçlanmaya yardımcı olacak, borçlanabilen şirketler ve insanlar da tüketimlerini artıracaklar.
Ama unuttukları bir şey var. İnsanlar ve şirketler zaten borçlular ve geri ödemekte zorlanıyorlar. Kredi kartları borçlarının yeniden yapılandırılması için Meclis'ten medet umuyorlar. Şirketler ise satışlarının artışından emin olmadan yeniden borçlanmak istemiyorlar.
Bu bağlamda, faiz kararları; siyasi istikrar ortamında uygulanacak, mali disiplini esas alan, orta vadeli bir programla desteklenirse, büyüme ivmesi tekrar yakalanabilir.
hozyildiz@htgazete.com.tr
Hakan Özyıldız - 05.07.2009