Kadınların vesika başvurusu ve kriz
Ekonomi insan davranışlarının bir bileşkesidir.
İnsanların tüketim kalıpları, tasarruf eğilimleri, eğitim düzeyleri vs ekonomik yapıyı belirler. İnsanlar ülkeden ülkeye, şehirden şehre farklı birikimlere sahip olduklarından ekonomik ortamlar da farklılaşır.
Ekonomide yaşanan büyük krizler ve yapısal değişiklikler insan davranışlarını etkiler. Kapsamlı değişimler yaşanabileceği gibi derin yararlar da açabilir.
Konuya birkaç örnek vereyim. 24 Ocak 1980 Kararları ile dış ticaretimiz serbestleştirildi. İthalat kolaylaştı. 70'li yıllarda kot pantolon Ankara'da Kızılay'daki Amerikan Pasajı'ndan alınırdı. Gençler arasında kot pantolon sahibi olmak önemli bir ayrıcalıktı. Hatta, ithal kot pantolon giyebilenler parmakla gösterilirdi. Kot pantolonun üretimi/arzı olmayıp, talebi olunca çok kıymetli bir mal olmuştu. 1980 sonrası ihracata dayalı büyüme modelinin sonucu büyüyen tekstil sanayimiz artık dünyaya kot ihraç ediyor. Giyim kalıplarımız da çoktan değişti.
Bir başka örnek. Ağustos 1989'daki kambiyo rejiminin değişimi, insanların yastık altında tuttukları dövizleri bankalara yatırmalarına ve ceplerinde serbestçe dolar/mark taşımalarına olanak tanıdı. Bu tarihten önceki düğünlerde dansöze dolar takmak sıra dışı bir olaydı. O günlerdeki bir düğünde, dansöze bir dolar takılınca masadan gitmek istemediğini hatırlarım. Nüfusumuzun yarısı 28 yaşın altında olduğu için bugünün gençleri o günleri hatırlamazlar. Onlar şimdiki düğünlerde türkücülere saçılan dolar haberlerini okuyor, seyrediyorlar.
Amacım sosyolojik tahlil yapmak veya anılarımı anlatmak değil. Yaşadığımız krizi 1994 ve 2001 krizlerinden ayıran en büyük özellik olan işsizliğin geldiği düzeye dikkatinizi çekmek. 1980 Krizi'nde yüzde 11.6'ya; 1994 Krizi'nde yüzde 8.6'ya; 2001 Krizi'nde yüzde 10.3' kadar çıkan işsizlik oranı şimdi yüzde 16'nın üstünde. Bu kadar yüksek işsizlik insan davranışlarını etkileyecek, toplumda açtığı/açacağı yaralar derin olacaktır.
Bu bağlamda, gazetelere yansıyan bir haber dikkatimi çekti. İstanbul'da hayat kadını olarak çalışmak için başvuran ve izin bekleyenlerin sayısı altı bine ulaşmış. Her ne kadar, elimde önceki dönemlere ve diğer şehirlere ilişkin veriler olmasa da, rakam dikkat çekici.
Bir insanın davranışlarını etkileyen temel etmenlerden birisi gelir düzeyidir. Yanı sıra, eğitim ve kültür düzeyi de çok önemlidir. Kriz en çok dar ve sabit gelirlileri etkiler. En büyük refah kaybını onlar yaşar. Düzenli gelirlerinin kaybolmasına ve kişisel servetlerinin erimesine yol açar. Meslek eğitimi olmayan, sadece evde oturtulmak üzere eğitilenler, kriz dönemlerinde artan işsizlik ortamında düzenli gelir getirecek iş bulamazlar. Zaten çok zor olan yaşam koşulları daha da zorlaşır. Daha da yoksullaşırlar.
Kadınlar toplumun barometresidirler. Onlar ana olarak; yedirmek, giydirmek, eğitmek için tüm fedakârlıklara katlanırlar. Erkeklerden hem daha cesur, hem de daha fedakârdırlar. Eminim ki, şartlar onları sonuna kadar zorlamasa vesika başvurusunda bulunmak akıllarından bile geçmez. Gelirlerin yok olduğu ortamda, evde çalışmak dışında bir meslekleri de yoksa ve sosyal devlet kurumları yeteri kadar etkin çalışmıyorsa, seçenekleri çok sınırlıdır.
Vesika başvurusu konusunda detaylı bilgi yok. Ama yine de sadece bir şehirde altı bin kadın vesika için sıra beklerken; gazete köşelerinde, TV ekranlarında, beş yıldızlı otellerin salonlarında krizin teğet geçip geçmediğini tartışmak bana abes geliyor.
Bir önerim olacak: öncü göstergeleri, tüketici güven endekslerini biran için kenara koyalım ve krizin etkilerini vesika sırasındaki kadınlara soralım. Krizin neresinde olduğumuza onlar karar versinler.
Hakan Özyıldız - 09.07.2009