Bütçe harcamalarında sorunlar birikiyor


Bazı okuyucularım borçlanma konusuna çok önem verdiğimden şikayetçiler. Belki de haklılar. Ancak, gerek Osmanlı'nın son yılları gerek Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli ekonomik sorununun borçlanma olduğuna, borç alanın "yiğit" olmadığına, tecrübelerimle inanıyorum. Bu günlerde kamu borçlarının artmasına önem verilmediği için yazmaya devam edeceğim.
Bu yıl ekonomideki küçülme bütçe gelirlerini azaltacak. Diğer taraftan, ilk dört aylık harcama eğilimi ve nakit hareketlerindeki gelişmeler artan nakit ihtiyacı açısından öncü gösterge niteliğinde. Borçlanma için önemli olan nakit ihtiyacı olduğuna göre konuları değerlendirmekte yarar var.
Öncelikle personel giderlerinde ödenek yetersiz kalacak. Başta yeşil kart olmak üzere sağlık harcamalarındaki hızlı artış dikkat çekiyor. Diğer sosyal yardımlarda olduğu gibi bu iki kalemde yılsonunda ödenek ihtiyacı olacak.
En büyük sorun sosyal güvenlik sistemine yapılan transferlerde. Hazine Müsteşarı ihtiyacın 55 milyar TL'ye ulaşacağını belitmiş. Bütçede ödenek olarak 46,7 milyar TL var. Demek ki ihtiyaç 8 milyar TL civarında olacak. Bu sorun özünde yapısal. Bir de konjönktürel yanı var. Kriz işsizliği, kayıt dışılığı arttırıyor. Doğal olarak prim tahsilatı azalıyor.
Tarımsal destekleme ise dikkatle izlenmesi gereken bir konu. TMO'nun ihtiyacını karşılamak için, Hazine'ye iki ayrı kanunla 3,6 milyar TL'lik özel tertip devlet tahvili (ÖTDT) çıkarma yetkisi verildi. 1994 - 2000 arasında çok başvurulan bu uygulamayla, bütçeye ödenek yazılmaz ama borçlanma yoluyla KİT'lere nakit aktarılır. Daha sonra ilgili KİT'lerin sermayesi arttırılır. Hazine tek hissedar olduğu için sermaye borcu oluşur. Artık iş borçla alacağı mahsup etmeğe kalır. Sonuç olarak Hazine borçlanması artar, ama bütçe açığı değişmez.
Benzeri bir uygulama Kredi Garanti Fonu içinde düşünülüyor. Hazine bir milyar TL'lik ÖTDT çıkaracak.
Bu güne kadar ortaya çıkan göstergelere göre ek nakit ihtiyacı en azından15 milyar TL civarında olacak.
Ancak, eğer çok beklenmeyen bir gelişme olmazsa bütçedeki faiz ödeneklerinde bir miktar tasarruf etme olasılığı var. ÖTDT'nin harcamalarda görünmemesi ve faizlerdeki tasarruf olasılığı nedeniyle bütçe açığı çok fazla büyümez.
Buna karşılık finansman ihtiyacı, dolayısıyla borçlanma gereği artar. Ancak, borçlanma kaynakları sonsuz değildir. Bu nedenle son aylarda iç borçlanma göstergelerinde kısmi bir kötüleşme var. Örneğin faizlerdeki değişimin iç borç stokunu ne zaman etkileyeceğini gösteren iç borçlanma süresindeki azalma dikkat çekici. Süre sekiz aya indi. Diğer bir deyimle, faizler bu gün artmaya başlasa, hiç bir şey değişmese bile, sekiz ay sonra iç borç stoku etkilenecek. 2007 sonbaharında bu süre 11 ayın üstündeydi.
Süredeki azalma borcun sürdürülebilirliği açısından çok önemlidir. Bizim stokumuzu gelişmiş ülkelerle karşılaştıranlara hatırlatmakta yarar var. Onlarda bu süre yıllarla ölçülüyor. Borç stokunu değerlendirirken sadece net borç stoku, borcun GSYH'ya oranı vb göstergelere değil, iç borçlanma süresini de dikkate almak gerekiyor.
Çünkü faizler artmaya başlayınca en önemli gösterge budur.


Hakan Özyıldız - 04.06.2009
Toplam Ziyaretçi: 338269